Bir Alıntı Bir Yorum -Uçurtma Avcısı-

Yeni bir yazı serisi ile karşınızdayız. Bu yazı serimizde okuduğumuzda bizi derinden etkileyen, kimi zaman ağlatan kimi zaman bizi çocukluğumuza götüren romanlardan kesitlere yer vereceğiz. Bu kesitlere yer verirken de romanın bizde uyandırdığı duyguları tarif etmeye çalışacağız. Hazırsanız ilk romanımız olan Uçurtma Avcısı romanı ile başlayalım.


Uçurtma Avcısı'nı okuyan kişilerin başlığı gördüklerinde "Aa ne kadar harika ve duygu yoğunluklu bir romandı." dediklerini duyar gibiyim. Gerçekten de öyle, kelimelerle tarif edemeyeceğim kadar harika ve insanın tüylerini diken diken edecek, gözlerimizi yaşartacak kadar canlı, kanlı bir roman. Öyle ki ben bu romanı okuduğumda her sayfasında romanı adeta yaşıyordum. Adeta bir sanal gerçeklik gözlüğü takmışım da monarşinin son yıllarındaki Kabil'e gitmişim ve burada yaşanan olayları canlı olarak görüyor gibiydim.


Aynı evde büyüyen, aynı süt anneyi paylaşan iki çocuğun hikayesidir Uçurtma Avcısı. Emir, ünlü ve zengin bir ailenin çocuğu, Hasan ise bu zengin ailenin hizmetkarının oğludur. Ayrıca Hasan o dönemde hiç sevilmeyen etnik bir azınlık olan Hazarlara mensuptur. 


Uçurtma Avcısı, dostluk, sadakat ve ihanetin bedelinin çok ağır ödendiği bir roman olarak karşımıza çıkıyor. Bu öylesine ağır bir bedel ki okuduğum bazı bölümleri tekrar okuyabileceğimi zannetmiyorum. Öylesine şaşkın, öylesine vurulmuşa dönmüştüm ki boğazım düğümlenmişti. Acı bir haber alırsınız da vücudunuz o an o haberi kaldıramaz boğazınız düğümlenir, gözleriniz yaşarır. İşte tam olarak bu ruh hali, beni bazı bölümlerde ele geçirmişti. 


Anlatamadığım, ifade edemediğim daha nice hisler var bu romanın içinde, hayatımda beni bu denli derinden sarsan çok nadir romanlardan biridir ve bazen Uçurtma Avcısına roman derken ona haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Uçurtma Avcısı; hiç bitemeyecek bir sorunu ele alan, bireysel ve toplumsal bozuklukları okurun yüzüne çarpan, her sayfasının nefes aldığı, her kelimesinin bir vücut organı gibi birbirine bağlı olduğu harika bir başyapıttır. 


Naçizane yorumlarımı ifade ettikten sonra en can alıcı noktaya geliyorum. İşte bu romanda en sevdiğim alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:


"Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki tüm günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Ne demek istediğimi anlıyor musun? 
-"Hayır, Baba can" dedim, anlamak için kendimi umutsuzca zorlayarak. Onu bir kez daha hüsrana uğratmak istemiyordum.
Baba sabırsızca içini çekti. "Bir insanı öldürdüğün zaman , bir yaşamı çalmış olursun. dedi Baba. "Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birisinin gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun? 
Anlıyordum.
"Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur Emir." dedi Baba. "Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir nan... Aşağılıktır. Böyle birinin yüzüne tükürürüm. Böyle biriyle yollarımız kesiştiğinde Allah yardımcısı olsun. Anlıyorsun değil mi?"

Kısa Bir Açıklama: Alıntıda geçen "nan" kelimesi Farsça kökenli bir sözcük olup "ekmek" anlamına gelmektedir. Dilimizdeki "nankör" sözcüğü de bu şekilde türetilmiş bir kelimedir.

Yeni yazı dizimizin ilk paylaşımını yapmış bulunmaktayız. Yazı dizisi ve Uçurtma Avcısı romanı hakkındaki düşüncelerinizi yorum kısmında paylaşırsanız çok sevinirim. Herkese sağlıklı ve güzel günler dilerim.

Kitap: Uçurtma Avcısı
Yazar: Khaled Hosseini
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 375

Hiç yorum yok:

Yorumlarınız Bizim İçin Kıymetlidir, Düşüncelerinizi Paylaşırsanız Seviniriz :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.