Necip Fazıl'ı Üstad Yapan İnsan; "Abdülhakim Arvasi"

Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum,  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşumMerhaba kıymetli okurlarımız, hatırlayacağınız üzere bir önceki yazımda Necip Fazıl Kısakürek'in gençliğindeki sıkıntılı, bohem hayatını işlemiştik ve bu hayatın en büyük yansıması olan "Kaldırımlar" şiirini Necip Fazıl'ın hayatıyla paralel bir şekilde incelemiştik. Bir önceki yazımı okumak isterseniz en aşağıya link bıraktım, oradan ulaşabilirsiniz. Bu yazımda ise Necip Fazıl Kısakürek'i Üstad yapan, onu baştan başa her yönüyle değiştiren olayı anlatacağız ve bu olayın Necip Fazıl'ın şiirlerine, eserlerine nasıl yansıdığını detaylıca inceleyeceğiz.


Bohem bir hayatın bitişiyle beraber dünyaya, insanlara ve özellikle de kendi yaratılışına farklı bir gözle bakan Necip Fazıl, hayatının yıkık, savruk ve bilinçsiz geçen ilk dönemini aşağıdaki  dizelerle açıklıyor:

"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum,
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum."

Peki nedir Necip Fazıl'a bu sözleri söyleten, onun baştan başa değişimine vesile olan kişi kimdir? Gelin hep beraber öğrenelim.



Necip Fazıl bir gün çalışmakta olduğu bankadan çıkar ve vapura biner, aynı vapurda yanında oturan esrarengiz bir adamla sohbete dalarlar. Bu adam Abdülhakim Arvasi'nin müritlerinden birisidir. Sohbet gündelik hayatla başlayıp tasavvufa gelince adam, Necip Fazıl'a Beyoğlu'ndaki Ağa Camii'nden, bu camide her cuma vaaz veren Abdülhakim Arvasi'den bahseder ve onun vaazlarına katılmasını tavsiye eder. Hatta şunu da ekler: "Siz o camide dinleyeceğiniz sözleri anlamaya ve ötesindeki hikmeti bulmaya çalışın" der. Necip Fazıl camiyi ve vaaz veren kişiyi aklının bir köşesine not eder, bir süre sonra bir cuma günü vapurdaki sohbet aklına gelir, ressam arkadaşı Abidin Dino'yu da yanına alarak Ağa Camii'nin yolunu tutarlar.

Camide Abdülhakim Arvasi'yi dinledikten sonra anlatılanları Necip Fazıl çok beğenir ve cami çıkışı Arvasi'nin yanına gidip onunla tanışmak ister. Tanıştıktan sonra Abdülhakim Arvasi bulunduğu adresi Necip Fazıl'a vererek "Ne zaman isterseniz buyrun, beklerim"der. 

Gel zaman git zaman Arvasi'yi ziyaret eden Necip Fazıl tasavvuf, hayatın anlamı ve din adına birçok şey öğrenir. Bir gün yine Abdülhakim Arvasi ile tasavvuf üzerine konuşurken, Arvasi tasavvuf ile ilgili okuduğu kitapları sorar, Necip Fazıl da Bahriye Mektebinde okuduğu kitapları söyler. Abdülhakim Arvasi'nin cevabı ise Necip Fazıl'ı şoke eder: "Bu iş kitapla olmaz, akılla da anlaşılmaz. Bir yemeğin tadı hiç çatalda, kaşıkta aranır mı?"

Bu sohbetlerden sonra aydınlanma çağına giren Necip Fazıl'ın kafası epeyce karışır ve bu şiirlerine de yansır, Çile'den bir örnek:

"Bir bardak su gibi çalkalandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!"

Necip Fazıl geçmişin karanlığı ve bulunduğu anın aydınlığı arasında ne yapacağını bilemez bir halde düşünürken, Abdülhakim Arvasi'nin vesilesiyle aydınlığa doğru bir yürüyüşe çıkar ve bu yürüyüşünü ölene kadar sürdürür. Bu yürüyüşde bir çok da eser bırakır. Abdülhakim Arvasi ile tanışmasını "O VE BEN" adlı eserinde anlatır. Yine birçok şiirinde ve eserinde Abdülhakim Arvasi'den bahsederek ona olan minnet borcunu her fırsatta dile getirir.


Abdülhakim Arvasi ile tanışmasından sonra Necip Fazıl Kısakürek artık başka bir insandır ve geçmişini silip kendisine temiz bir sayfa açarak hayatına devam eder. Zamanında kendisine haset olan ve geçmiş yaşamını yüzüne vurarak anlatan kişilere ise nükteli bir şekilde:

"Geçmişimi kurcalayanlara! Ben geçmişimi buruşturup çöpe attım, çöpü karıştıranlar ise kedi ve köpeklerdir." diyerek cevabını verir.

O artık "Üstad" diye anılmaktadır. Edebi şahsiyetinin yanına Abdülhakim Arvasi'den öğrendiklerini de katarak gençlere yol göstericilik yapar. Batı hayranlığından ziyade özüne dönen bir Necip Fazıl vardır artık, Doğu kültürünü, tasavvufu ve Allah sevgisini şiirleriyle, eserleriyle birleştirerek sunar edebiyat dünyasına. Konferanslarıyla, öğütleriyle yeni nesilleri bilinçlendirmenin yollarını arar ki kendisi gibi bohem bir hayatın pençesine düşmemeleri için.

Necip Fazıl'ı "Üstad" konumuna getiren ve geçmiş hayatının izlerini tamamiyle silen olay Abdülhakim Arvasi ile tanışmasıdır. Yazımı beğendiyseniz paylaşarak daha çok kişinin öğrenmesini sağlayabilirsiniz, Üstad Necip Fazıl'ın önceki bohem hayatını ve bu hayatın en büyük ürünü olan "Kaldırımlar" şiirinin incelemesini okumak isterseniz de buraya tıklayabilirsiniz.

Herkese mutlu günler dilerken sizleri Üstad Necip Fazıl'ın çok sevdiğim "Tam Otuz Yıl" şiirinden kısa bir kısım ile baş başa bırakıyorum:



"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum,
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.

Bana diyorlar kalsın şiir de söz de yerde,
Sen araştır göklere çıkan merdiven nerde!

Anladım işi; sanat Allah'ı aramakmış
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.

Zehirle pişmiş aşı yemeye kimler gelir?
Dilsizce yalnız Allah demeye kimler gelir?

Seni aramam için beni uzağa attın,
Alemi benim, beni kendin için yarattın.

Tel tel iplik iplikte dikseler ağzımı
Tek ses duysalar: Allah yoklayanlar nabzımı."

10 yorum:

  1. Her insanın hayatına etki eden insanlar olabiliyor. Necip Fazıl'ın tam otuz yıl şiiri de herşeyin özeti gibi. Güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, çok haklısınız. Necip Fazıl'ın hayatını da bir insan değiştiriyor. "Tam Otuz Yıl" şiirini çok seviyorum, çok anlamlı. Teşekkür ediyorum güzel düşünceleriniz için :)

      Sil
  2. "Tam Otuz Yıl " ne güzel ve anlam dolu bir şiirdir.
    Hatırlattığın için ve faydalı yazın için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle çok sevdiğim şiirlerden biridir.
      Rica ederim, teşekkürler güzel düşünceleriniz için :)

      Sil
  3. Önceden tasavvuf bahçeleri adlı eseri okumuştum. Çok ağır gelmişti.

    Arvasi çok güzel anlatmışsın elini sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasavvuf çok derin bir konu, bazı eserleri ben de anlamakta güçlük çekiyorum.

      Teşekkür ederim güzel düşüncen için.

      Sil
  4. Güzel bir çalışma olmuş.Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. iyi yazar tabii. ben de sahaflardan buldum bir kitabını, halkadan pırıltılar, adındaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel, sahaflardan alınan kitaplar daha kıymetli oluyor bana göre :)

      Sil
  6. Tasavvuf anlamak için yaşamak gerekir baklavanın lezzeti anlatılmaz taki tadına bakana kadar

    YanıtlaSil

Yorumlarınız Bizim İçin Kıymetlidir, Düşüncelerinizi Paylaşırsanız Seviniriz :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.