YALNIZLIK VE VEFASIZLIK

Merhaba edebiyat severler, bu yazımda sizinle biraz dertleşmek, sohbet etmek istiyorum.

Günümüzde insan nüfusu artmakta değil mi? İnsan nüfusu arttıkça, yeryüzünde yaşayan insan sayısı çoğaldıkça insan daha da yalnızlaşıyor. Belki çevremizde, evimizde, iş yerimizde çokça insan vardır, zamanımızın büyük bir kısmını bu insanlarla geçiriyoruz ama hep bir yanımız yalnız kalıyor, ruhumuzun derininde bir yerlerde dolmayan, tatmin olmayan bir boşluk kalıyor. İnsanlarla ne kadar iç içe olursak yalnızlığı bir o kadar seviyoruz; çünkü artık insanlar makineler gibi hareket etmeye, düşünmeye, yaşamaya başladılar. Vefa, dostluk, sadakat gibi bir çok kavram yok olmak üzere. İnsanların muhabbeti işleri halloluncaya kadar sürüyor, sonrasında herkes kendi yoluna devem ediyor. Sizce de bu çok bencilce değil mi? 

Bir kahveye kırk yıl hatır biçen atalarımızın tersine yapılan iyiliğin ertesi güne kalmadan unutulduğu bir dönemde yaşıyoruz. Böyle bir ortamda ne vefadan ne dostluktan ne de insanlıktan söz edilebilir mi? Bazen işimiz olduğunda bile sevdiğimiz, dostum dediğimiz insana yardım ediyoruz, maddi ve manevi imkanlarımız el verdiğince yanında olmaya, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Peki aynı oranda samimiyet, içtenlik görebiliyor muyuz? Tabi ki karşılık beklediğim için söylemiyorum bunları, en güzel iyilik karşılık beklenilmeden yapılan iyiliktir; ama zor zamanında insan bir dost sesi duymak istemez mi, düştüğünde dostunun uzattığı elle kalkmak ayrı bir güzel olmaz mı? Neden bencilleşiyor insanlar, neden hep olumsuzlukları görüp olumlu yönleri hesaba katmadan düşünüyorlar?

Bundan yüzyıllar önce yaşayan insanlar arabaların, uçakların, internetin olmadığı devirde birbirlerini belki yıllarca görmüyorlardı ama uzun süre sonra görüştüklerinde ise muhabbetleri, dostlukları hiç eksilmiyordu. Birinin yaptığı iyilik yıllar sonra da unutulmuyordu.

Size karşılık görülmeden gösterilen bir vefa örneği sunmak istiyorum zira vefa ve sadakat konusunda hayvanlardan öğrenecek çok şeyimiz var.

Sizce de bir köpeğin dostluğu iyi midir? Elbette ki iyidir. Bu hikayemiz Japonya'da geçiyor. Tokyo Üniversitesinde çalışan Profesör Hidesaburo Ueno, bir gün bir köpek sahiplenmek ister. Ve köpek sahiplenme isteğinden dolayı "Akita" cinsinden yavru köpeği sahiplenir. Bu yavru köpeği sahiplenen profesör, köpeğe "Hachiko" adını vermeye karar verir. 

Profesörün evi ile üniversite uzak olduğundan dolayı hafta içi her gün okula gitmek için metro istasyonuna gidip metroya binmesi gerekiyormuş. Hachiko sahibi ile her gün Tokyo’da bulunan Shibuya İstasyonuna kadar gelir, onu işe uğurlar, eve döner ve her akşam aynı saatte istasyona geri giderek sahibini aynı yerde bekler. Günler boyunca her sabah birlikte metroya giderlermiş. Sahibini yolculadıktan sonra Hachiko eve tek başına geri dönermiş ve Hachiko her akşam da sahibini karşılamak için istasyona geri gidermiş. Profesör bile köpeğin saatleri nasıl hesaplayıp onu karşıladığına anlam veremezmiş.

Günler boyunca her sabah metroya birlikte gidip akşam karşılarmış . Günler böyle gelip geçerken 1925 yılının Mayıs ayında bir sorun çıkmış ve Hachiko sahibini karşılamak için istasyona gittiğinde sahibi metrodan inmemiş; çünkü Hidesaburo Ueno inme geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir. O günden itibaren Hachiko’nun hüzünlü hikayesi başlar.

Hachiko her akşam yeniden istasyona gelir ve sahibini beklemeye devam eder. Yeni sahiplerinin hepsinden kaçarak Tokyo’ya geri döner, evde kimsenin olmadığını görünce istasyona gider ve her akşam aynı saatte, aynı yerde istasyonda hiç gelmeyecek sahibini beklemeye devam eder. İstasyondaki yolcular da her gün köpeğin aynı saatlerde gelip-gitmesine aşina olduğundan Hachiko'ya alışmış ve sevmişlerdir. Günlerce hep istasyona gelip metrodan sahibinin inmesini bekliyormuş. Ta ki 8 Mart 1935 tarihine kadar. Hachiko 11 yaşında gözlerini yumduğu ana kadar bu bekleyiş sürüp gitmiş.


Şimdi biraz özeleştiri yapalım, kaçımız Hachiko gibi sevdiğimiz insan için bu kadar sadık olabilir ve yıllarca hiç gelmeyen birini bekleyebiliriz? Bence birçoğumuz belki de hepimiz bu soruya olumsuz cevap vereceğiz; çünkü herkes bir şeyleri bahane edecek, kimi ailem ve çocuklarım var diyecek, kimi işe gitmek zorundayım diyecek ve bahaneler kişiden kişiye göre değişecek. Elbette Hachiko gibi sadık olmak belki sadece köpeklere özel bir iç güdüdür, biz onun kadar sadık olamayız ama yapılan bir iyiliği unutarak, işimiz bitince dostumuza, yakınlarımıza sırtımızı dönecek kadar da vefasız ve sadakatsiz olmamalıyız.




Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin hayvanlar değişmiyor ve bize en güzel vefa örneklerini sunmaya devam ediyorlar. Biz de gelişen teknolojiden biraz uzaklaşarak, makineler gibi değil de gerçek bir insan gibi yaşamaya ve düşünmeye çalışalım. O zaman göreceğiz ki vefa ve sadakat örnekleri daha da çoğalacak.

4 yorum:

Yorumlarınız Bizim İçin Kıymetlidir, Düşüncelerinizi Paylaşırsanız Seviniriz :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.