Kürk Mantolu Madonna Romanı İceleme-Özet


Merhaba edebiyatseverler, bugün sizinle Raif Efendi'nin yürekleri dağlayan hayat hikayesini konu alan Kürk Mantolu Madonna'yı detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kalbi olan bu acıklı hikayeye dayanmayabilir. Bu kısa uyarıdan sonra beni derinden sarsan o muhteşem romana geçebiliriz.

Sabahattin Ali - "Kürk Mantolu Madonna" Romanının Bende Hissettirdikleri

Romanı okumaya başladığında biraz sıkılmıştım. Sayfalar ilerledikçe Rasim'in mi Raif Efendi'nin mi ana karakter olduğuna karar veremiyordum. Ta ki o kara kaplı deftere kadar. O zaman anladım ki Raif Efendi'nin sessizliği, insanlardan uzaklaşıp kendi içinde yaşaması bir sır barındırıyordu. Bu sır da o kara kaplı defterdeydi. Kara kaplı defter okundukça ben de roman hakkında, karakterler hakkında daha çok bilgi sahibi oluyordum. 

Maria ile Raif'in mutlu sonla bitmeyen aşkı beni çok derinden sarstı. Bu sarsıntının bu denli büyük olmasının bir diğer nedeni ise romandaki Raif Efendi ile benim birçok yönden benziyor olmamızdı. Adeta kendimi buldum romanda. Olaylar karşısındaki hislerim, davranışlarım, düşüncelerim, hayallerim, hayattan beklentilerim, hayata karşı bakışım ve daha birçok yön, Raif Efendi ile aynı doğrultuda bir karakterimizi olduğunu gösteriyordu. Raif Efendi romanda benim vücut bulmuş halimdi adeta. Bu nedenle de romanın atmosferine girmem çok kolay oldu. Sayfalar hızlı bir şekilde gözümün önünden akıyordu. Romanın sonuna doğru geldikçe kötü bir sonun olduğunu hissediyordum, bu kötü sondan kaçmaya çalışsam da merakıma yeni düşüyordum ve büyük bir hızla okumaya devam ediyordum. Sonunda kaçamayacağımı bildiğim o kötü sona ulaştım ve Raif Efendi'nin yıkılmışlığı benim ruhuma tezahür etti. Ben de onunla birlikte yıkıldım. Maria'nın yokluğu sadece Raif Efendi'nin hayallerini, umutlarını, hayatını yıkmadı. Aynı etkiyi benim zihnimde ve hissiyatlarımda da gösterdi. Bu hissiyatlar içerisinde bir kez daha anladım ki romanlardaki her karakter bizim hayatımızda derin izler bırakıyor. Uçurtma Avcısı, Simyacı, Şeker Portakalı gibi çok etkinlendiğim romanların sonrasında Kürk Mantolu Madonna da benim hayatımda, hislerimde önemli bir yer edindi. Gerçekten de Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna romanında nefes alan karakterler çizebilmiştir.

Henüz okumayanlar için ufak bir önerim var. Lütfen bu romanı en fazla üç günde bitirin ve kendinizi romana adayarak okuyun. İşte o zaman belki siz de beni saran o derin duyguları, ruhunuzun en derininde hissedebilirsiniz. Kendi düşüncelerimi burada sonlandırarak romanın detaylı özetine geçiyorum.


Sabahattin Ali - "Kürk Mantolu Madonna" Roman Özeti

Öncelikle her şey Rasim'in işten ayrılması ile başlar ve sonrasında bu işsizlik yüzünden çok bunalan Rasim, eski dostu Hamdi sayesinde yeni bir iş bulur. Hamdi, eski dostu Rasim'e kendi çalıştığı yerde düşük ücretli de olsa bir iş ayarlamıştır. Rasim, yeni işinde Raif Efendi adında sessiz, kendi halinde bir adamla aynı odayı paylaşmak zorunda kalır. Raif Efendi; içine kapanık, insanlarla çok fazla konuşmayan hatta mümkün olduğunca insanlardan kaçan bir kişiliğe sahip olan bir mütercimdir. Öyle ki onu tanıyan herkes ne kadar boş ve gereksiz bir insan olduğunu düşünmektedir. Rasim de ilk olarak Raif Efendi hakkında böyle düşünse de zamanla onun ne kadar duygulu ve yaşanmışlık konusunda dolu bir insan olduğunu anlar. Bazı zamanlarda Raif Efendi hastalanır ve tercüme işlerini evinde yapmak zorunda kalır. Bu süre zarfında Rasim, çevrilmesi gereken yazıları Raif Efendi'nin evine birkaç kere götürmüş ve bu sayede onun hayatı, aile yaşantısı hakkında bilgiler edinmiştir. Raif Efendi çok kalabalık bir ortamda yaşamaktadır. Kızları, bacanakları, baldızları ve tüm bunlara yemek yetiştirmeye çalışan eşi ile yaşayan Raif Efendi, evini zar zor geçindirebilmektedir. Zaman geçtikçe ve yaşı ilerledikçe Raif Efendi'nin hastalığı iyice ağırlaşır ve artık hiç işe gidemez olur. Bu süreçte Rasim de çevrilmesi gereken tüm yazıları Raif Efendi'ye getirmektedir.

Bir gün Raif Efendi fenalık geçirir ve bunun ardında hastalığı atlatma ümidi tamamen yok olur. İşte o zaman Rasim'den odasındaki tüm eşyalarını getirmesini ister. Bu eşyaların içinde Raif Efendi'nin herkesten sakladığı kara kaplı defter de vardır. Rasim, tüm eşyaları toplayarak Raif Efendi'nin evine götürür ve Raif Efendi'ye teslim eder. Eşyaları inceleyen Raif Efendi, kara kaplı defteri Rasim'e vererek sobaya atmasını ister. Bu isteği reddeden Rasim, kara kaplı defteri incelemek istediğini ve bu gizemli hayatın altında yatan sırları bilmek istediğini söyler. Defteri okuduktan sonra yakacağına söz verir. İlk başta bu istek Raif Efendi tarafından geri çevrilse de Rasim'in ısrarı ve çok istekli oluşuna dayanamayarak defteri Rasim'e verir. İşte o gece Rasim defteri açar ve okumaya başlar.

20 Haziran 1933

Raif Efendi genç yaşlarında çok yalnız bir insandır, tüm insanlardan uzak durur ve tek dostu kitaplardır. Babası tarafından asker olması engellenen Raif, yine babası tarafından Almanya'ya gönderilir. Raif Efendi'nin babası sabun fabrikaları işletmektedir ve sabun yapımını daha iyi öğrenmesi için Almanya'ya göndermiştir. Bu şekilde Almanya'ya giden Raif, sabun işleri ile pek ilgilenmeyerek kendini resim sergilerine, tiyatroya, sanat etkinliklerine vermiştir. Bir gün bir sergiyi gezerken bir tablo ilgisini çeker. Kürk manto giymiş bir kadının çizili olduğu bu resim Raif'i adeta büyüler. Her gün tabloyu görmek için aynı sergiye gider ve saatlerce tabloyu seyreder. O tablodaki kadının gözleri, yüzü, çekiciliği Raif'in aklını başından almıştır. Yine bir gün tabloyu incelerken bir kadın Raif'e yanaşır ve tabloyu her gün izlemesinin nedenini, birine benzetip benzetmediğini sorar. Raif utangaç bir şekilde bahane bulamaz ve annesine benzettiğini söyler. Bu hadise sonrası çok dikkat çektiğini, rezil olduğunu düşünen Raif, bir daha sergiye uğramaz. 

Bir gece Almanya sokaklarında sarhoş bir halde yanında yine sarhoş bir kadın komşusuyla gezinen Raif, resimdeki Kürk Mantolu Madonna'yı görür. Sarhoş bir şekilde Madonna'nın peşinden gitmek isterken onun izini kaybeder. Ertesi gün ayık bir şekilde Madonna'yı gördüğü yere, aynı saatte tekrar gider ve yine Madonna'yı görür. Gelişen olaylar neticesinde Madonna takma isimli kadının gerçek adının Maria olduğunu, annesi ile yaşadığını, bir gece kulübünde şarkı söylediğini ve boş vakitlerinde resim yaptığını öğrenir. Gün geçtikçe Maria ve Raif sıkı bir dostluk kurarlar. Maria hiçbir erkeğe bağlı kalmayacağını belirtir ama Raif kendine engel olamayarak Maria'ya aşık olur. Raif, Maria'nın hastalık zamanlarında, iyi günde, kötü günde her zaman Maria'nın yanında olur. Bir gün bir mektup gelir ve bu mektupta Raif'in babasının öldüğü yazmaktadır. İşte o zaman Maria ile ayrılmak zorunda kalırlar ama Maria ayrılırken ne zaman nereye isterse gelebileceğini Raif'e iletir. 

Maria'nın hayali ile Türkiye'ye dönen Raif için çok zor bir dönem başlar. Bu zor dönemde sürekli olarak Maria ile mektuplaşmaktadır ve yakın zamanda Maria'yı Türkiye'ye çağırmanın hayalini kurmaktadır. Ama bunun için öncelikle bozulan işlerini, maddi durumunu düzeltmeli ve kendileri için güzel, bahçesi olan bir ev yapmalıdır. Maria, mektuplarında sürekli olarak bir sürprizi olduğunu ve Türkiye'ye geldiğinde bu sürprize çok sevineceğini yazmaktadır. Raif Efendi de bir an önce bu sürprizi öğrenmek istemektedir. Raif Efendi işlerle uğraşırken artık Maria'dan mektup gelmez olmuştur. Aylarca, yıllarca hiçbir mektubuna cevap alamayan Raif, zamanla ümidini keser ve Maria'nın başka bir erkek bularak onunla evlendiğini, çocuklarının olduğunu düşünür hatta bu düşüncelerle Maria'ya büyük nefret duymaya başlar, bu nefret de içindeki sevgisinin ölmesine neden olur. Bu düşüncelerle o da kendi hayatına odaklanır, başka bir kadınla evlenir ve çocukları olur. Tam 10 yıl sonra bir gün yolda yürürken yanında küçük bir kız çocuğu olan bir kadın Raif Efendi'ye seslenir. Aksanından yabancı olduğunu anlayan Raif, kadına baksa da kim olduğunu çıkartamaz. Kadınla biraz konuştuktan sonra bu kadının Almanya'dan eski komşusu olduğunu hatırlar. Biraz sohbet ettikten sonra kadına Maria'yı sorar. Maria'nın yaklaşık on yıl önce hamile olduğunu ve doğum esnasında öldüğünü öğrenir. O an Raif Efendi'nin kafasında şimşekler çakar. Yıllardır neden mektup alamadığını, Maria'nın sürekli olarak dillendirdiği sürprizin ne olduğunu o an anlar. İşin daha da kötüsü kadının yanındaki kız çocuğu, Maria'nın doğum esnasında ölürken doğurduğu kızdır. Yaklaşık on yaşında olan kız, Raif Efendi ile kadın konuşurken kendilerini bekleyen trene biner ve oturur. Trendeki kızın kendi kızı olduğunu anladığında artık çok geçtir. Kadın da tüm olanları anlattıktan sonra kızın yanında trene biner ve Raif Efendi'yi bir ömür yalnızlığa iten, insanlardan uzaklaşmasına hatta kendini başıboş bir hayata iten o anda uzaklaşmaya başlarlar. İşte o gün tüm bu olanları kimseye anlatamayan Raif Efendi, içindeki tüm bu yaşanmışlıkları kara kaplı deftere döker. 

Rasim, kara kaplı defteri okumayı bitirdikten sonra Raif Efendi'nin evine gider. Eve vardığı anda kadının ve çocukların çığlıkları ona bir şeyleri anlatmaktadır. Raif Efendi, yıllar sonra çok sevdiği Maria'nın yanına yolculuğa çıkmıştır. Raif Efendi'nin son nefesini verdiğini gören Rasim, tüm insanlardan gizli olan bilgileri öğrenmiştir. O zaman anlamıştır Raif Efendi'nin neden bu kadar sessiz ve insanlardan uzak olduğunu. 

Böylesi kötü bir sonla size veda etmek istemezdim. Roman ve benim yazım hakkında her türlü görüşlerinizi, sorularınızı yorum kısmında benimle paylaşabilirsiniz. Bir sonraki roman incelemesi ve roman özetinde görüşmek üzere. Kitaplar hayatınızdan hiç eksik olmasın.


7 yorum:

  1. Çok çok çok severek okudum bu kitabı. 3 ya da 4 ay önce okumuştum. Bu zamana kadar hep bir ön yargıyla yaklaşmıştım ancak fevkale yanıldığımı fark ettim. Blogunuzu biraz inceledim ve takip listeme aldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takibiniz için teşekkürler. Bazı romanlarda ben de ön yargılı oluyorum, sonrasında okuduğumda bu denli güzel romana nasıl ön yargılı olduğuma şaşırıyorum. Kitaplara karşı daha objektif olmalıyız sanırım, keyifli okumalar :)

      Sil
  2. Hepimizin diline pelesenk olmuş "Kafamın içinde ona söylenecek uçsuz bucaksız şeyler bulunduğunu hissediyordum, senelerce söylense bitmeyecek şeyler." cümlesi bile tekrardan okumak için yeterli sebep. Mutlaka okumalı.

    YanıtlaSil
  3. Bende çok duydum klasik sanırım ama bir türlü okumadım gerçi çokta okuyan biri değilim ama bloggerlar sayesinde artırdım.Kürk mantolu roman incelemesi için teşekkür ederim. birde takibe aldım blogunuzu saygılar.

    YanıtlaSil
  4. Your Affiliate Profit Machine is waiting -

    And making money online using it is as simple as 1--2--3!

    Here is how it all works...

    STEP 1. Choose which affiliate products you want to promote
    STEP 2. Add some PUSH button traffic (it takes JUST 2 minutes)
    STEP 3. Watch the system grow your list and sell your affiliate products all on it's own!

    So, do you want to start making profits?

    Click here to activate the system

    YanıtlaSil
  5. Okuduğum kitaplar arasında beynimin daimi bir yerinde durur bu kitap. Sabahattin Ali büyük bir değerdi. Teşekkürler tanıtıma.

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar,

    Sabahattin Ali‘nin 1943 yılında yayımladığı ”Kürk Mantolu Madonna” romanı, günümüzde en çok ilgi gören ve en çok satan kitaplar arasında yer alıyor. Roman; aşk, yalnızlık ve yabancılaşma temaları etrafında şekillenmektedir.

    Edebiyatımızın en önemli romanları arasında gösterilen ”Kürk Mantolu Madonna” özellikle son yıllarda sosyal medyada çok popüler olmuştu. Pek çok kitapsever, bu romanı okumasa bile mutlaka romandan bir alıntıyı hatırlamaktadır.

    Hem gözlem yeteneğine ve güçlü kalemine hem de başarılı ruh tahlillerine hayran olduğum Sabahattin Ali’nin ”Kürk Mantolu Madonna” romanından hafızamda en çok yer edinen alıntıları okumanız için sizinle de paylaşmayı istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kurk-mantolu-madonnadan-24-muhtesem-alinti/ Umuyorum ilgiyle okursunuz.


    Keyifli okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız Bizim İçin Kıymetlidir, Düşüncelerinizi Paylaşırsanız Seviniriz :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.