Zeze'nin Maceraları Devam Ediyor: "Güneşi Uyandıralım"


Bir önceki yazımızda Şeker Portakalı romanını ve bendeki etkilerini sizlerle paylaşmıştım, o yazıyı okumadıysanız öncelikle buraya tıklayarak okumanızı öneriyorum çünkü bu yazıyla bağlantılı olacak. Güneşi Uyandıralım romanına detaylıca yer vereceğim ama önce izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum

Güneşi Uyandıralım Romanı Hakkında Düşüncelerim
Şeker Portakalı'nın devamı niteliğinde olan Güneşi Uyandıralım romanı, en az Şeker Portakalı kadar zevkli ve okunası bir kitap. Şeker Portakalı'nda her an acı çeken ve şiddet gören bir çocuk olarak karşımıza çıkan Zeze, bu romanda daha büyük, daha mutlu ve daha hayat doludur. Dostları sayesinde hayata tutunur ve tüm zorlukların üstesinden gelmek için güçlü olması gerektiğinin farkına varır.


Hayatta dostun, sırdaşın ve seni sen olduğun için seven insanların önemi bu romanda bir kez daha anlaşılıyor. Nitekim Zeze'nin her zaman yanında olan dostları da Zeze'ye hayat ışığı sunarak onun kendi güneşini uyandırması yolunda en büyük destekçisi oluyorlar. Bu da bize güzel bir mesaj veriyor: "Birçok arkadaşın olacağına sana inanan ve güvenen iki dosta sahip ol."

Bu roman çok güzel ve okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum ama şu da bir gerçek ki yüreğimizde kendine çok güzel bir yer edinen küçük Zeze'miz büyümemeliydi. O hep bizim minik, şımarık Zeze'miz olmalıydı. Sürekli acı çeken bir çocuk olmaktan çıkıp hayat dolu bir çocuk olması romanın başında beni çok sevindirdi ama hayat acı bir şekilde dostlarını yine çalıyordu Zeze'den. O üzülünce ben de üzüldüm; çünkü ister istemez Zeze ile bir yakınlığım oldu. Sürekli kendimi onunla bir tuttum ve okurken bir an bile olsun ona hayali bir karakter gözüyle bakamadım. İşte bu sebeple Şeker Portakalı gibi Güneşi Uyandıralım da beni çok etkileyen bir roman oldu ama ne yalan söyleyim Zeze'nin büyümesi içimi biraz burktu. Şimdi sırada Delifişek var, bakalım Zeze'miz bu sefer ne maceralar yaşayacak :)

Güneşi Uyandıralım
Zeze, bildiğiniz üzere ilk çocukluk yıllarında yoksulluk çekerek ve ailesinden şiddet görerek büyüdü. Bunlar yetmezmiş gibi en sevdiği dostu, babası yerine koyduğu Portekizliyi de tren kazasında kaybederek büyük bir hüzünle hayata başlamak zorunda kaldı. Zeze'nin ailesi yoksul olduğu için onu zengin bir aileye iyi bir eğitim görebilmesi için gönderirler. On beş yaşına kadar bu ailede kalacak ve eğitimi bittiğinde ise eski ailesine tekrar dönecek, bakalım bu uzun süre içerisinde minik Zeze'mizin başından neler geçecek hep beraber görelim :)


Yeni ailesine alışmaya çalışan Zeze, her gün belirli saatlerde düzenli olarak piyano çalmakta ve derslerine sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Piyano çalması nedeniyle ellerinin çok bakımlı ve düzgün olması gerekmektedir. Bu nedenle ağaca çıkmasına ve eskiden olduğu gibi tehlikeli oyunlar oynamasına izin verilmemektedir. Bu durumdan pek de hoşnut olmayan Zeze, yine de boyun eğerek yeni ailesine ayak uydurmaya çalışmaktadır. Bunun yanında okulunda genellikle yalnız olan ve disiplin kurallarına aykırı davranışları nedeniyle sürekli ceza alan bir öğrencidir. Okulda onu en çok seven kişi müdür yardımcısı Peder Louis Fayolle'dir. Okula geldiği ilk günden beri Zeze'nin acılarını anlayan tek kişi odur.

Yeni evinde yeni odasında uyuyan Zeze, bir gece ansızın odasında büyük bir ışık huzmesi görür. Işığın büyümesi ile Zeze'nin korkusu da artmaktadır. Nihayetinde ışıklar iyice arttığı bir anda bir kurbağa çıkagelir. Kurbağalardan nefret eden Zeze, önce kurbağaya bakamaz çünkü onların çok çirkin olduklarını düşünür. Kurbağa dost canlısı bir şekilde Zeze'ye korkmamasını söyleyerek onun dostu olmak istediğini belirtir. Bu şekilde başlayan bir serüven sonucu kurbağa, Zeze'nin içine girer ve yüreğini yiyerek onun yüreğinin yerini alır. Zeze bu şekilde daha korkusuz ve kendine güvenen bir çocuk olmaya başlar, üstelik sık sık yüreğiyle de konuşabilmektedir. Kurbağanın adını "Adam" koyar, artık konuşabildiği bir yüreği vardır ve adı Adam'dır.

Adam, Zeze için özel olarak gönderilmiş bir kurbağadır. Onun geliş sebebi, Zeze'nin hayata tutunmasını sağlamak ve hayattaki yolunu bulmasına yardımcı olmaktır. Zeze'nin karanlık dünyasına güneş olarak gönderilen Adam'ın görevi, Zeze'nin güneşini uyandırmak ve onu hayat dolu bir çocuk yapmaktır. 

Hafta sonları sinemaya gitmektedir, her hafta sonu çocuk filmi izlediği için sıkılmaktadır, bir hafta sonu kaçamak yapıp büyüklerin izledikleri filme gitmeye karar verir. Yeni ailesinin bunu duyduğunda çok kızacağını bilse de Adam'ın cesaretlendirmesiyle birlikte filme girer. Bu filmde gördüğü oyuncu Maurice onu çok etkiler. Maurice'yi babası gibi görür ve hayalinde sürekli onunla konuşmaya başlar. Birçok gece Maurice, Zeze uyumadan önce ziyaretine gelir ve sıkıntılarını paylaşır.

Zeze bademcik ameliyatı olduktan sonra boyu uzar ve artık eskisi kadar hasta olmamaya başlar. Kendisini bu ameliyatta en çok destekleyen kişi Peder Fayolle ve hayalindeki babası Maurice olur. Sağlığının iyiye gitmesiyle ve yeni taşındıkları evin denize çok yakın olmasıyla birlikte Zeze sürekli yüzmeye gider. Yeni taşındıkları evde de haylazlıklarına devam etmektedir. Komşuların meyvelerini çalmakta, okuldan kaçıp yüzmeye gitmekte ve yeni ailesinin katı kurallarını çiğnemektedir. Komşu kızı Dolores ile yakınlaşması da Zeze için yeni bir duyguyu açığa çıkaracaktır: "Aşk."

Adam, Maurice ve Peder Fayolle, Zeze'nin en iyi dostlarıdır. Zeze büyüyene kadar onun yüreğinin yerine geçen Adam, artık onun yeteri kadar büyüdüğüne kanaat getirdiği bir gecede Zeze'nin yüreğinden çıkarak ona veda eder. Bu ayrılık Zeze için çok zordur, çünkü en zor zamanlarında yanında olan, kendisine fikir veren ve geceleri bol bol gevezelik yaptığı Adam artık yoktur. Bu ayrılıktan kısa bir süre sonra da Maurice, Zeze'ye veda etmek zorunda kalır; çünkü onun amacı da Zeze'ye aşkı ve sevgiyi öğretmektir. Zeze, komşu kızı Dolores'e aşık olduğunda Maurice, zamanın dolduğunu anlar ve hayalindeki babası da Zeze'ye veda eder. Yeni ailesine bir türlü alışamayan Zeze, on beş yaşına girdiğinde ve gerçek ailesine geri dönme vakti geldiği zamanda kendisine üvey annelik babalık yapan bu kişilere bir anda içi ısınır ama onlara da veda etmek zorundadır. Bir de okuldaki en büyük destekçisi olan müdür yardımcısı Peder Fayolle var tabi. Ona da veda etmek zorunda kalır, gemiyle gerçek ailesinin yanına dönerken yeni ailesine, Fayolle'ye, bu şehirdeki anılarına ve ilk aşkı Dolores'e veda etmek zorunda kalır. Zeze için zor zamanlar bu şekilde tekrar başlar. Ayrılık en acı şekilde tüm sevdiği insanları bir bir alıp götürmektedir.

Romanın sonlarında kırk yaşındaki döneme yer verilmiştir, bir yazar olarak karşımıza çıkar Zeze. Bir gün kız arkadaşı Maria, Zeze ile birlikte Maurice'nin konserine gitmek ister. Yıllarca hayalinde baba olarak gördüğü Maurice'yi tekrar görmek Zeze'ye çok zor gelmektedir ama ısrarlara dayanamaz ve üzüleceğini bile bile konsere gider. Konser sırasında Maurice ile hayalindeki anılar gözlerinin önüne gelir ve gözyaşlarını tutamaz. Bu da yetmezmiş gibi Zeze'nin ağladığını gören Maria, Zeze'nin bu konseri çok sevdiğini düşünerek Zeze'yi Maurice ile tanıştırmak ister. Maurice ile tanışan Zeze, o an gözyaşlarına boğulur ve konser sonunda şehirde yalnız başına dolaşmaya başlar. Adam'ı Fayolle'yi ve Maurice'yi bir kez daha gözlerinin önüne getirir, hayatındaki en büyük dostlarının yanında olmasını çok ister ama hayatın acımasız olduğunu bizzat yaşayarak gören Zeze, bunun bir daha olmayacağını bilmektedir. Romanımız bu şekilde son bulur.

Jose Mauro de Vasconcelos-Güneşi Uyandıralım
Can Yayınları
273 Sayfa

Jose Mauro de Vasconcelos Kimdir?
Jose Mauro de Vasconcelos da tıpkı roman karakteri Zeze gibi zor bir hayat yaşamıştır. Birçok defa farklı işlerde çalışmak zorunda kalmış ve yazarlık yeteneğini çok geç fark etmiştir. Tıpkı Zeze gibi daha okula gitmeden okumayı öğrenen zeki bir çocuktur.. Yazarımızın ailesi çok fakir olduğu için küçük yaşlarda onu amcasının yanına yollamak zorunda kalır. Burada yüzmeyi öğrenir ve en büyük hayali yüzme şampiyonu olmaktır ama maalesef bu hayaline ulaşamaz. 

2 yıl tıp eğitimi görse de bu eğitimi yarıda bırakarak yeni hayallerin peşinde koşmaya başlar. Hayatının her döneminde sürekli farklı işlerde çalışması ve farklı ortamlarda farklı insanlar tanıması nedeniyle iyi bir gözlemci olmuştur. Gözlemci yeteneği sayesinde yazarlık yeteneğini keşfederek yılların birikimini on iki gün gibi kısa bir sürede kağıda dökerek "Şeker Portakalı" adlı romanını yazmıştır. Bu romanla birlikte edebiyat dünyasında kendine çok kıymetli bir yer edinerek sonsuza dek romanıyla birlikte, özellikle de romandaki karakteri Zeze ile birlikte yaşayacaktır. Şeker Portakalı'nın devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek romanları da yazarın hayatından izler taşımaktadır.


Görüldüğü üzere yazarımız kendi hayatını, roman karakteri Zeze ile bağdaştırarak böylesi güzel romanları ortaya çıkarmıştır. Hayatının bir tezahürü olan Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım ve Delifişek romanları her yaştan her kültürden insanı etkileyecek ve her okuyan kişide derin izler bırakacak romanlardır. Benim gibi okumayı erteleyenler veya okumayı henüz düşünmeyenler varsa o kişilere şiddetle bu seriyi okumalarını tavsiye ediyorum. Okuyanların da benimle aynı şekilde düşüneceklerine eminim. 


Şeker Portakalı'nın devamı olan Güneşi Uyandıralım romanını, bu romanın bende uyandırdığı izlenimleri sizlere anlatmaya çalıştım. Bu romanı okuyanların düşüncelerini de merak ediyorum, bu roman sizde nasıl bir izlenim bıraktı? Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim :)


Son olarak aşağıya diğer roman özetlerinin linkini bırakıyorum, okumak istediğiniz yazıya tıklayarak okuyabilirsiniz, mutlu günler diliyorum :)


Acıyı Keşfeden Bir Çocuğun Hikayesi: "Şeker Portakalı"
Zeze'nin Son Maceraları: "Delifişek"
Diğer Kitap Önerilerimiz



10 yorum:

  1. Zeze çocukluktan ağır ağır çıkıyor, adımlarını ileriye doğru atmaya başlıyor. Sana inanan iki dosta sahip ol. Ne kadar önemli bir mesaj. Paylaşım için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, büyüse de maceraları hız kesmeden devam ediyor. Bence de önemli bir mesaj, rica ederim, teşekkürler :)

      Sil
  2. bu benim için Küçük Prens'in büyümesi gibi bir şey, kaldırabilir miyim bilmiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz onu andırıyor, büyümesi beni de biraz üzdü ama yine de çok güzel bir roman :)

      Sil
  3. Okumuş kadar olduk. Güzel özet yapmışsınız. Sanki ilk kitap daha güzel gibi geldi bana.Teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk kitap çok daha üzücü o nedenle okuyucuda büyük bir etki bırakıyor ama ikinci kitap da çok güzel, ikisini de okumanızı öneriyorum :)

      Sil
  4. Selam.
    Üçleme kitaın her birini ayrı sevdim. Yazar o kadar güzel anlatıyor ki olayları ve devamını...
    Listemde hep olacak kitaplardan.
    İyi haftalar. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, kesinlikle öyle. Kitapların her biri harika, benim de vazgeçilmezim oldular, size de iyi haftalar diliyorum :)

      Sil
  5. Şeker Portakalı best seller listesinde kalmaya devam ediyor. Emek yoğun bir paylaşımda bulunmuşsun. Çok teşekkürler. Kalemine sağlık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, her zaman da orada kalacak gibi. Ben teşekkür ederim :)

      Sil

Yorumlarınız Bizim İçin Kıymetlidir, Düşüncelerinizi Paylaşırsanız Seviniriz :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.